22 Mayıs 2011 Pazar

Doğada Altın Oran

Zoolojide Altın Sarmal 
Logaritmik sarmal, içerdiği yaylar daima “aynı biçimde” olan, yani yayların büyüklükleri artarken şekilleri aynı kalan yegane düzlem eğridir. Doğada çeşitli yumuşakçaların kabukları, büyüme süreçlerinde logaritmik sarmalın bu özelliğini izler. Bir deniz kabuğunun büyüme sürecinde, aynı ve değişmez orantılara bağlı olarak genişlemesi ve uzamasından daha sade bir sistem düşünemeyiz; nitekim doğa da son derece basit olan bu yasayı izler. Kabuk giderek büyür, fakat şeklini değiştirmez. İşte sabit kalan bu büyüme göreceliğinin ya da form özdeşliğinin varlığı, eşit açılı (logaritmik) sarmalın özünü ve belki de tanımının esasını oluşturur. Kabuklu bir deniz canlısı olan Nautilus Pompilius’ u çizgileri ve yüzey hacimleri bakımından güzel bir ‘’gnomon (logaritmik sarmal) tarzı büyüme‘’ gösteren bir örnek olarak verebiliriz. Bazı deniz havyalarının logaritmik sarmalının büyüme oranları şöyledir: 
Haliotis Parvus S = Φ , S4 = Φ4     
Dolium Perdix, S = √Φ   , S4 = Φ2 
Murex, Fusus Antiqus, Scalaria Pretiosa ve Solarium Trochleare S = 4√Φ , S4 = Φ oranlarındaki logaritmik sarmalın tanımladığı çeşitli kabuklar taşıyorlar. Bu kabuklular dışında eşit açılı sarmal tarzı oluşum antilop, yaban keçisi, koç ve bunun gibi hayvanların boynuzlarının gelişme çizgilerinde görülür. Filler gibi soyu tükenmiş olan mamutların dişleri aslanların tırnakları ve papağanların gagalarında da logaritmik sarmal kökenli yay parçalarına göre biçimlenmiş örneklere rastlanır. Bir başka hayvan sınıfı olarak örümcekleri araştırdığımızda, Eperia Örümceği’ nin ağını daima bir logaritmik sarmal şeklinde ördüğünü öğreniriz. Mikroorganizmalardan planktonlar arasında planktonlar arasında globigeringe, planorbis, vortex, terebra, turritellae ve trochida gibi mikro canlıların hepsinin eşit açılı sarmala göre inşa edilmiş bedenleri olduğunu görüyoruz. Birçok virüs de doğada altın oranlara göre formlar gösterirler (Adeno Virüsü, Rhino Virüsü). 
Anatomide Phi 
Phi oranının insan bedeninde ve iskeletinde de ortaya çıktığını gösteren birçok çalışma bulunuyor. Doğadaki ortalama ya da ideal insan bedeni ölçümleri her zaman tartışmaya açık olan bir konu olsa da yaklaşık değerlerden varılan çeşitli ideal orantıların resim ve heykel gibi sanat dallarındaki insan bedeni betimlemelerinde kullanıldığı da bir gerçektir. Bunlar arasında özellikle tüm beden boyunun yerden göbeğe kadar olan yüksekliğe oranı eski Mısır rölyeflerinde modern dönem sanatına kadar tamamıyla Phi değerindedir. Yani insanı bir dikdörtgen içine yerleştirirsek, boy ölçüleri açısından göbek noktası dikdörtgen içindeki bir karenin üst çizgisini oluşturur. Geride kalanın bu kareye oranı 0.61803 olur yani tüm bedenin boyunun göbek çizgisine kadar olan alt yüksekliğe oranı 1.618’dir. Omuz başından başın üst kısmına kadar olan ölçü ile omuz başı ile göbek noktası ile diz arasındaki mesafeye oranı da altın orana tekabül eder. Ayrıca bu mesafelerin içinde kalan uzuvların diğer alt parçaları arasında da aynı ilişki söz konusudur. Elin bileğe kadar olan uzunluğu 1.618’e bölündüğünde ilk boğumun uzunluğuna eşit bir rakam çıkar. Bu iki boğumun uzunluğuna 1 dersek, phi üstü eksi bir, 1 , phi orantısında üç terimli bir dizi oluşur. İç organlara gelince. İç kulakta ses titreşimlerinin aktarma işlevini gören ve içi sıvı dolu olan kemiksi cochlea’nın 73 derecelik sabit açılı logaritmik sarmala uygun yapısı vardır. Bu organa bu nedenle salyangoz da denir. Ve bu organın işitme duyusundan bedendeki denge duygusunu sağlamasına kadar içinde barındırdığı altın oran ile mistik şiirsel bir nitelik oluşmasına yol açar. Doktor A. L. Goldberger’in 1985 yılında yaptığı araştırmalar da akciğerlerin yapısında Phi oranının varlığını ortaya koydu. 
Doğada Beşli Simetri 
Eşit kenarları olan bir beşgen çizersek ve iki uzak köşenin mesafesini iki yakın köşenin mesafesine bölersek çıkan rakam altın orana denk gelir. Doğanın beşli simetri düzen şeklinde biçimlendirdiği birçok cins çiçek ile bazı deniz hayvanları vardır: Deniz yıldızları, asterinalar gibi derisi dikenliler, çan çiçeği, ekşiyonca veya Cezayir menekşesi… Bitkilerin su ve organik maddeleri gerekli kısımlara aktaran “iletim dokusu” gövde boyunca demetler halinde uzanır. Demetlerin, iletim dokusunu oluşturan unsurların diziliş şekillerine göre çeşitli tipler halinde belirlendiğini görürüz. İşte bu demet tiplerinden biri de beş kollu yıldız tarzı bir dizilişi içeren ışınsı demettir. Tüm bu simetrik beşgenler kendi içlerinde altın oranı içerirler. 
Sonuç 
Doğa kendi içinde mikrokozmos – makrokozmos ilişkisi taşıyan bir bütündür. Her varlığı aynı doğa yasaları yönetir. Bu yasalar onun şekli ile birlikte yaşamsallığını da belirler. Bu ilişkiler ancak değişmez bir uyum yasası ile mümkündür. Doğa her zerresinde uyum ve armoniyi arar. Aksi olsaydı sanat var olamazdı. Çünkü sanat doğayı ve doğanın zekasını taklit eden insan aktivitesidir. Sanat uyum ve estetik ölçülerini, kuramlarını doğanın bu mükemmel uyum yasası ile belirlenmiş oranlardan çıkarır. Ve diyebiliriz ki bir yerde yasa ve uyum varsa orada düzen vardır; ve bir yerde düzen varsa orada İrade ve Zeka vardır. İnsan olarak bizim küçük zekamız , doğanın, kozmosun kapsayıcı zekasının küçük bir modeli ve parçasıdır. Onunla bütünü kavramanın yolu, kendi özelliklerini tanımaya çalışmaktan geçer.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder